27 Mart 2012 Salı

“ BU KALP SİZLERİ UNUTUR MU ?” *

                                                               Prof. Dr. Ayhan ÇIKIN


              1980’li yılların ortalarında kalbimde önemli rahatsızlıklar belirmeye başladı. Tıp Fakültesi’nin  güzel insanları  seferber oldular. On yıldan fazla süren bir hastalık sürecinde  pek çok tıplı meslektaşım yardımlarını eksik etmediler. Hepsine şükran borçluyum. Ama aralarından bir kaçı benim derdimi kendi dertleri saydılar;  beni yıllarca sırtlarında taşıdılar. Hastalığımın ilerlemesi, üniversitedeki verimliliğimi  olumsuz etkiledi. Bir saatlik bir dersi bile vermekte oldukça zorlanıyordum. Bu arada bir ev almış, iki kızımı bir yıl içinde evermiş ve oldukça mali sıkıntı içine girmiştim. Emekliliğimi istedim. Tam emekli olmuştum ki, kalp nakli olasılığı doğdu. Emekli olduğum için Üniversite hastanesinde iyi bakılamamam korkusuna kapıldım. Tekrar dönmek için o zaman ki rektörümüz Sayın Prof. Dr.Rafet Saygılı’ya  durumumu anlattım. Sayın Saygılı:
-          “ Şu anda sizin Fakülte’de  oldukça kadro sıkıntısı var. Sana bir kadro versem her kafadan bir ses yükselecek Sen müsterih ol. Hastanemizde en iyi şekilde bakılacaksın.” dedi.
            2000 yılının  neredeyse tümünü  Tıp Fakültesi Hastanesinde geçirdim. Başta  sayın rektörümüz sayın  Saygılı,doktorlarım sevgili Prof. Dr. Mustafa Akın, sevgili Prof.Dr. Mustafa Özbaran, değerli arkadaşım Prof. Dr. İsa Durmaz olmak üzere, tüm Kardiyoloji ve Kalp Damar Cerrahisi Anabilim Dalı  elemanları, benim en iyi koşullarda tedavi olmamı sağlamak için hiçbir fedakarlıktan kaçınmadılar. Kendilerine müteşekkirim. Kardiyoloji ABD personeli ve sevgili Prof.Dr. Akın (ve ekibi)  kalp bulunana kadar  benim hayatta kalmamı sağladılar. “Her şeyin bitti!..” denildiği anda mucize kabilinden bulunan  kalbi başarılı bir şekilde  bana aktaran Prof.Dr. Özbaran (ve ekibi) gerçek bir tıp başarısı gösterdiler ve beni yaşama döndürdüler. (Dört yıldır yeni kalbimle kardeş kardeşe yaşıyorum). Başta onuncu rektörümüz sayın Prof .Dr.Rafet Saygılı ve yeni rektörüm sayın Prof.Dr. Ülkü Bayındır, hem gönderdikleri nezih çiçeklerle, hem de yaptıkları nazik ziyaretlerle her zaman moral kaynağım oldular. Hele her sabah güler yüzüyle odamın önünden geçerken  “günaydın” demeyi  unutmayan değerli dostum İsa Durmaz’ı  ve Prof.Dr. Münevver Hanımı nasıl unuturum : onlar için diyebileceğim tek şey : “ bu kalp sizleri  unutur mu?”
                  Kalp naklinden sonra bir sene içinde neredeyse normal bir yaşama döndüm. Üniversitemle, onun bünyesinde bulunan Tıp Fakültesi’yle, Tıp Fakültesi’nin Mustafalar gibi yetişmiş  değerli doktorları ve personeli ile gurur duydum. Oturdum onlar için “Işığı Beyinlerinde Taşıyanların Türküsü” adlı bir şiir yazdım. Prof.Dr. Mustafa Akın ; Prof.Dr. Mustafa Özbaran ve ekip doktorlarına ithaf edilen bu şiir aslında tüm doktorlarımıza ithaftır. Şiir,  halk arasında “Mustafalarım” olarak  benimsendiği için burada bu adla yayınlıyorum:



                                    MUSTAFALARIM

                                                                                          Prof. Dr. Mustafa AKIN
                                                                                Prof. Dr. Mustafa ÖZBARAN
                                                                                                    ve
                                                                                         ekip  doktorları  için
                                        

Karanlığın ucundaki mumu

Işıktan elleriyle büyütenler
Kalbimin atlasını mehdi elleriyle dokuyanlar
Yüreğimin ücra köşelerindeki kabelere
Elleriyle nice sanemler kuranlar
Kara dikenler üstünde
Kırmızı karanfiller açtıranlar
Doktorlar, doktorlarım benim
Kalbimin ustaları mustafalarım benim
Nasıl yazsam şiirlerinizi sizin?

Ölüm nehrinin kenarına ulaşıldığında
Avuçlarındaki ışıkları kalplere serpenler
Gökyüzündeki kara bulutları
                        -maviye çevirenler-
Şimşeği avuçlayıp yüreğime koyanlar
İsam, tahirim, oğuzum, doktorlarım benim
Kalbimin ustaları mustafalarım benim
Nasıl bestelesem şarkılarınızı sizin ?

Bir promete gibi ışığı beyinlerinde taşıyanlar
Kara toprağa düşmüş tohumu çatlatanlar
Beyinlerindeki bilgiyi karanlık sulara ekenler
Bir gece vakti kalbimin ışığını yakanlar
Sanemim , ayşinim, muradım, doktorlarım benim
Kalbimin ustaları mustafalarım benim
Nasıl söylesem destanınızı sizin ?


Doktorlarımla yürüdüm
-dar, sığ patikalarında yaşamın-
korkmuştum, yorulmuştum yılları sürükleyen sulardan
ve hasrettim
               gülmeye
                      ağlamaya
                            ve yaşamaya
Şimşekler çaktıran, yanardağlar uçuran



Kalbimin köşesindeki babamın “korkma” sözü
İsası ,tahiri, sanemi, cemili
Ve yeryüzü mehdileri
Bir ipekböceği gibi
Dokumaktalar kalbimin çiçeğini
Coşkun bir sevdayla aşarken yeryüzünü
Doktorum, doktorlarım, mehdilerim benim
Kalbimin ustaları mustafalarım benim
Nasıl yazsam şarkılarınızı sizin ?

Yaşadım hayatı güz bahçelerinde
Ölüm nehrinin kenarına güller diktim şarkılardan
Gökyüzünün mavilikleriyle mayaladım karanlıkları
Bir türkü söyler gibi dans ettim ölüm sularında
“Ne olursa olsun” dedi mustafalarım “bu yaşam sürecek”
“saçlarında ozanın gün ışığı eksilmeyecek”
Beyinlerindeki bilim ışığını yüreğime sundular
Ölüm nehrine iki gün kala
Karadikenler üstüne akgüller kondurdular
Doktorum, doktorlarım, onurlarım benim
Kalbimin ustaları mustafalarım benim
Nasıl söylesem türkülerinizi sizin ?

                                           t.ayhan çıkın



                  Evet, bu kalp sizleri unutabilir mi ?

_________________________________________
(*) Hakkı BİLGEHAN,İsmet ERTAŞ ve Birol AKŞİT, Kuruluşundan  Günümüze Ege Üniversitesi :1955-2005 . Ege Üniversitesi Rektörlüğü Yayını, Bornova/İzmir, 2005, İkinci Cilt, s.1254-55

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder