28 Nisan 2012 Cumartesi

KALP İLE BEYİN ARASINDA BİR KÖPRÜ BULUNDU

Mehtap Birgili
Yüzyıllardır gelmiş geçmiş üstadların,bilgelerin,peygamberlerin en azından 1 kez olsun gönül gözü diye adlandırdığı şey gerçek oluyor.

Kalbimizin sadece vücudumuza kan pompalayan bir organ olmadığı bilim tarafından son yıllarda giderek daha iyi anlaşılıyor.

Kalbin daha önceden bilimin farketmediği, ama sözde daha ilkel toplumların çoktan farkettiği, bildiği bir dolu yönü de bilim tarafından farkedilmeye başlandı.

Mesela kalbimizde NÖRONLAR bulundu. O sebeple de kalp nakli yapılan bazı insanlarda daha önceden olmayan alışkanlıklar, özellikle de daha önceden olmayan yeni yeme alışkanlıkları ortaya çıkabiliyor.

KALP İLE BEYİN ARASINDA BİR KÖPRÜ BULUNDU.Bu köprünün henüz ne yaptığı bilinmiyor.Muhtemelen BİLGİ taşıyor.Çünkü nöron demek bize ait bilgiler demek.Ya bizim kalbe kayıt ettiğimiz,yada doğuştan gelen..

Kalbimizin beynimizden 100 kere daha güçlü elektrik alan ve 5000 kere daha güçlü manyetik alan ürettiği saptandı.

O kadar güçlü manyetik bir alan ki 22.000 mil uzaktaki uydudan bile ölçülebiliyor.

Dünyanın manyetik alanındaki dalgalanmalardan biz insanların etkilendiği biliniyordu, ancak bizim kalbimizin yaydığı manyetik alanın dünya manyetik alanını etkilediği pek bilinmiyordu.

Yeryüzünün manyetik alanları ve bu alandaki dalgalanmalar uydulardan düzenli olarak ölçülüyor.

Örneğin ikiz kulelerin yıkıldığı 11 Eylül günü dünyanın manyetik alanlarında bilim adamlarının anlayamadığı anormal bir sapma olmuş.

Sonradan araştırdıklarında o gün televizyonlardan kulelerin yıkılma görüntüsünü dünyanın çeşitli yerlerinden izleyen insanların duyduğu üzüntüden kaynaklandığı anlaşılmış.

Kalbe dayalı yaşamı geliştirmek için bir Kalp Matematiği Enstitüsü bile kurulmuş.

Belki internetten girip bakmak isterseniz diye İngilizcesini de yazayım: IHM, açık hali ile ‘Institute of Heart Math’.

Başında Howard Martin adında bir bilim adamı var. Sürekli kalp zekası ve kalpten evrene yayılan dalgalarla ilgili çeşitli bilimsel araştırmalar yapıyorlar.

Bu enstitünün misyonu kalbe dayalı yaşamı geliştirmek, insanların stres düzeylerini azaltıp kalp ve beyin ilişkisinin COHERENCE dedikleri durumda kalabilmelerini sağlamak.

Bir de Global Coherence adını verdikleri bir yeryüzü manyetik alanı ile insan kalbi ve beyin manyetik dalgaları arasındaki ilişkiyi gözlemleyen bir proje ya da sistem kurmuşlar. Coherence (uyum, ahenk , eş fazlı) durumunda kalp ve beyin dalgaları arasındaki ilişki uyumlu oluyor ve ölçülebiliyor.

0.10 hertz olduğunda coherence yani uyum gerçekleşiyor.

Ve bu dalga boyuna gelebilmek ise ancak bir başkası için şefkat, (çare, takdir, affetme ve şükran duyguları hissettiğinizde oluyor.

Bu durumda olmak ise sizin bağışıklık sisteminizin güçlenmesine, hastalıklarınız varsa iyileşmesine yardımcı oluyor, stres hormanları düzeyi düşüyor.

Aynı zamanda yeryüzü manyetik alanı ile de uyum içerisinde oluyorsunuz.


Hatta coherence durumunda olup olmadığınızı ölçmek için bir alet bile geliştirmişler.

Aletin adı da EM Wave. Artık bazı bilim adamları bu aleti takıp dolaşıyor.

Eğer uyum durumunda değilseniz alet de kırmızı ışık yanıyor.

Kalp ve beyin arsındaki iletişim uyumlu ise yani takdir, şükran ve sevgi duyguları içerisindeyseniz alet yeşil yanıyor.

Tabii kırmızı görünce hemen toparlanıp, bir dakika ben ne düşünüyorum, hissediyorum da kırmızı yanıyor diye kendinizi yoklamanız gerekiyor.

Ve hemen zorla da olsa kendinizi daha olumlu duygular hissetmeye yönlendiriyorsunuz.

Sizdeki yeşil ışıktan hem sağlığınız, hem de dünya manyetik alanı olumlu etkileniyor.

Bir süre sonra kendinizi iyice eğitip muhtemelen artık çoğunlukla yeşil ışıkta kalmayı başarıyorsunuz.

Bir de elinizi bizzat kalbiniz üzerine koymak da, elin yarattığı baskı yüzünden zihnin dikkatini oraya çekip kalbe inmeyi, kalple bağlantı kurmayı kolaylaştırıyormuş.

Bu sitede stresi azaltmak, kalp boyutunda yaşamayı öğretmek için başka teknikler de var.

Kısacası artık analitik zihinlerimizden uzaklaşıp daha çok kalp boyutunda yaşamayı mutlaka öğrenmemiz gerekiyor.


Bilim de bunu söylüyor
29 Mart 2012 17:54

İKİ KİŞİLİK YAŞAM

İKİ KİŞİLİK YAŞAM
Ölümünün yedinci yılında
Rahmet diliyorum Cem Canbay’a
            - sensiz değil seninle yaşıyorum-


14 eylül 2000
varoşların birinde İzmir’in
sabah çayını içmek için Cem
kaykıldı iskemlesine bir kahvenin
terör cehennemindeki askerlikten
sağsalim dönüşünü
kutluyordu ailesi Cem’in


görünce üç beş arkadaşı
onlar da girdi kahveden içeri
daha birkaç söz etmeden
eski bir sevda bahanesiyle
vuruverdi yol ortasında Cem’i
içlerinden biri
………….

15 eylülü 16’sını bağlayan gecede
yaklaşırken gizli dünyanın kapısına
yaşamaya sevdalı biriyle karşılaştı Cem


önce şaşkınlıkla birbirileriyle bakıştılar
“ahhh!...” dedi Ayhan…
“nasıl kıyılır böyle can…”
bulutlardan merdivenlerle çıktılar
göğün en yüksek yerine
sundu yüreğini Cem Ayhan’a
o gizli dünyanın kapısından girerken
“yok benim için dönüş, gitti beynimin canı
bundan böyle sen yaşat aşkımı, heyecanımı”
……
altı yıl geçti aradan
 iki kişilik yaşıyorum
iki dünya arasındayım
 yaşadığıma şaşıyorum.

            T. Ayhan ÇIKIN
                   İzmir,16 Eylül 2006

11 Nisan 2012 Çarşamba

YALNIZ YÜREĞİN TÜRKÜSÜ

Çılgın handikaplarında yaşamın
Yalnızlık yüreğinde kor gibi
Kuşlar bile konmuyor dallarına ağacın
Aşk kasesine doldursan da yaşam gücünü
Sayfaların sarardığı asırlık kitaplıklarda
Okunmamış mektup gibi duruyor yalnızlık
Seni sensizlikte yaşamak
Zor gibi.


Hangi ülkelerden uçup geliyor göçmen kuşları ?
Hangi diyarlara gidiyorlar bilinmedik ?
Ulaşılmadık dağların çıkılmadık doruklarında
Bir kartal yuvasında sevdanı saklamak
Zor gibi.


Hangi düşler böler uykularını ?
Çığlık çığlığa uyanırsın gece yarılarında
Bir gençlikten, bir yaşlılıktan mı yana ?
Kalbinin esrik coğrafyasında
Gençliğinden kalanları anımsamak
Zor gibi.


Hangi baharlarda, hangi ormanlarda ?
Rüzgarlar mı yağıyor, fırtınalar mı esiyor?
Kış ortasında tomurcuklanan ağaçlarda
Kaybolmuşsun geçmişin girdaplarında
Gayya kuyusundan yeni sevdalar çıkarmak
Zor gibi.


Dolaşsan da yaşamın kuytu kıyılarında
Yuvarlanıp gidivermek an meselesi
Gelip geçse de gözlerinden geçmişin anları
Dönüp dolaşır, düşersin usuma
Bilinmezlikler içinde dostluklar yaşamak
Zor gibi.


Geldi mi yine Eylül günleri ?
Sarı nergisler açar bahçemin ücra köşelerinde
Terkedilmişliğin bilinmez sularında
Eski kalbinden kalanları
Yeni kalbinde yaşatmak
Zor gibi.


Yalnızlık, geleceğin buzul kayalıkları
Ayaklarının altından kayıp gidiyor mu zaman ?
Aşk kadehine doldurup bakışlarını
"Zaman Çiçeği"ni açtırmak 
Zor gibi..

T. Ayhan ÇIKIN